29 Eylül 2014 Pazartesi

Saçları düz hiç olmadığı kadar koyu kayboluyor gözleri
Küçük bir serzeniş pek çekingen içersi korkularla dolu bir ürperti tablosu
Her okşayışta aynı rüzgar aynı titreyiş aynı sıradışılık
En eksilmemiş anlar artık eski eskimiş birer şiir yahut yalın cümle savaşlar
Kaybeden belli kaybeden belli başka kimse yok
Başka kimse var onlar var aslında savaş çığırtkanları
Savaşmadan savaşırlar savaş kazanıp kazanırlar
Biz kaç savaş daha kaç yenilgi daha kaç şiir daha
Savaş kazanırlar kaç ölüm daha kaç kalım daha çok fazla gözyaşı
Biliyorum adını sormayın onca nefret biliyorum sebebini hep
Kim olduğunu biliyorum biz onca yenilirken savaş sarhoşu hep
Sarhoş kelimelerin cümleleri fotoğraflar kadar sarhoş
Ah o ah o, o kara yüzlü kara soylu ah odur suçlu ben değil
Suçlu bir kadın suçlu bir kadın değil kadınlar hep bir eksik
Kadın eksik erkek eksik ölenler yarım yarım
Fersahlarla ölçtüğümüz uzaklıklar ki gayet masumlar zararı yok
Nerede eksilmediğim zamanlar bak tutuyorsun ellerimden bak
Bak görüyorsun ellerimin içinden boşluğa dağılan nefesini
Bak kadınım saçların şimdi gözlerin şimdi şimdi bilmiyorum
Kitaplar biliyorum roman ama sade bir anlatım rüzgarsız biraz
Esen rüzgar hep, hep aynı kelime farklı cümlelerde
Aynı kelime her yerde neyin nerde olduğunu pek bilmem aslında
Bakma aslında biliyorum hayli uzunca anlattığım meseleler var
Ne kadar çok biliyorum Allah’ım duydurma bana bazen sigaram olmuyor
Zaman kaybım çok fazlaca bir kafiye kabusum yahut bir gülüş
İçimde acımayan gaddar zalim bir gülüş benim değil benim olmayan
Ne de güzel gülersin güzelsin bilirsin ölümcülsün aslında
Ne de sönük bir surat benimkisi ne güzelsin o gün her gün geride kaldı günler
Günler bekler hava soğuk yağmur sıcak ah o kara soylu da orada
Yok düşman değilim ona seni bilemedim bilemedim nerdeydin
Kızma kadınım sen kadınım ben kötü bir adam hayli bencil ve yoksul
Ah o kara yüzlü
Kimse bilmeyecek onu benden başka bak kısa onun cümlesi kısa düşüncesi
Sadece ben değilim kötü olan geceler karanlıktan öte ya artık
Gün kısalır kağıt biter saniyeler yok saçların düz
Saçların düz hiç olmadığı kadar koyu kayboluyor gözlerin.

eylül yirmiyedi

ah.

27 Eylül 2014 Cumartesi

hayır hayır bu aslında tam da bilmediğin ben
tam da bildiğim ben hep böyleydim kusur işlemeden
ben burda sen burda siz orda biz nerde
biz zaten böyleydik hep böyle olmasaydık aslında
karşımda boğazlar karşında boğazlar
boğazlar bizi boğazlar yok öyle değil gemili falan
rüzgar yok esen bir şeyler var yazım hiç fena değil aslında
beyaz kağıt burda esenler nerede esenler az ötede az ötede ankara
ankara gri değil beyaz ben de öyleydim bir ara
işte tam o ara çok değil ama uzunca bir sıra
sıranın başındaki belli güzeller böyledir hep bir ara
hep bir arada bir derede karşımda dereler boğazlar ankara uzakta
satırlar uzakta güzeller uzakta cümleler biter uzakta
uzadıkça dolanır ya cümleler dolandı ya cümleler nasıl da dolandı
dolandı dolandı yollar dolandı arkamdaki bir adam
dolandırma cümleleri arkamdaki adam hah şimdi telefonu kapattı
telefonlar böyle değildi eskiden muhabbetleriniz ne kadar boş sevgililer
ne sevgililer ne çimler cümleler ne kadar da dolandı yine
bak edepsiz kız edepsiz kadın edepsiz ben
ben edepsiz uzağa otur biraz benden 
edep burda edep gitti edep yahu
yahu nerdesin herkes gitti ben gitmedim yok hava evet soğuk
evet hava soğuk ben üşümem ben kötü adam ben hep böyleyim
hep böyle değilim ben ankara böyle değil istanbul güzel
istanbullar peydahladım nerden de oturduysam bu soğuğa
bu soğuğa oturdum bak edepsiz de bir adam
ben mi ben de edepsiz adam da öyle oturmuştuk ya öyle oturmuştuk beşiktaşta
otobüse az var kalk yanımdan karşımda ne var bilmiyorum sorma bana
karşımda ne var bilmiyorum yarın ne olacak bilmiyordum
yarın ne olacağını biliyorum şimdi bilmek ne kadar da basit
ne kadar basit yarın güneş doğacak sonra batacak işte yarına geldik
yarına getirme lafı ne olur bilmiyorum aslında ne biter
aslında ne biter bilmeyelim bildirme ya da bilmesinler
bilenler bilir ne de acıdır dost kelamı dostum bu dostum sen
sen deme öyle öyle bakma öyle bak yine bir kız
güzel mi güzel yok yahu bakmadım bile edepsiz değil ama
güzel mi nedir güzeller nedir güzelledi ya kendini
biliyorum güzel güzel güzel güler yok yahu artık bildiğimden değil
artık bilmiyorum güzelden güzel güzeller güzeli
bunca yazmam biliyorum normalde okuma zaten sen
sen sen seni ben güzelledim sen beni
sen nerde ben burda ne kadar da kolay aslında
kolay değil aslında bakmayın öyle derim hep
ne derim olanı biteni neylerim neyleyim biteni
bitme bitme diye diye gide gide gemiler beşiktaşta oturalım
istanbullar peydahladım tuzlu yaşları da beşiktaş sahilinden
tuzlu yaşlar peydahladım nisanlardan kaç nisan
bir değil iki değil on desen yok yahu belki yirmi olabilir
yirmi olmasın azalt biraz ben şair değilim şiir yazarım
ondokuz olsun ama ondokuz yaşında değilim bu çocuk ne yaramaz
yaramaz çocuklar oturtun kalkmasınlar biz sahilde oturalım
sahil yine aynısı gemiler birbirinin aynısı durun çocuklar oturduk biz
dur kalkma nereden de geldik buraya yarım saat daha
yarım sayfa daha katlan bana bilmiyorum ama dayan
yarım sene yarım kaldı olan oldu babası bu çocuklar ne de yaramaz
tamam kalkalım artık sen de dayanma bana dayanamıyorsan böyleyim sen
sen öylesin ben öyleyim hayır hayır bu ben aslında tam da bilmediğin ben
hayır hayır
böyle aslında evet
evet buldum işte yavaş yavaş sonra çarçabuk sonra hemen hemen
tamam evet hemen hemen böyle tamam gidiyorum tamam güzel.

eylül
2014

samed.

24 Eylül 2014 Çarşamba


yanakları aşınır esme rüzgar.

11 Eylül 2014 Perşembe

yanımda kayan yıldızlar 
almadı
güneşler almadı gözlerime
aramızda uzakdoğu dilleri 
kelimeleri tencere takırtısı
aramızda sonu son olmayan kötü masallar büyücüsü
ikiz çamur çukuru yanaklarının üstü
bundan böyle almasın
tüm zehirlere rağmen benimdi mahrem
benimdi kuru kırmızılar aşağı öpsen kırmızı
yukarısı kırmızı
havalar hep bulut yağmur doğurur durmaksızın
öldürün bu yazı


11/9/14