3 Mayıs 2015 Pazar

kelime zehirlenmesi

içimde karşı konulamaz bi bulantı vardır saatlerdir, uykuyu uyutmaya çalışıyorum. ilkokul dönemimden beridir bu kadar erken yatmamıştım sanırım. güzel zamanlardı, insanlar birbirlerini daha az üzüyorlardı ya da bana öyle geliyordu ya da... bilmem. hep aynı hikaye vardır ya, çocukluğumuzu kaybetme muhabbeti... evet, klişe ama gerçek. klişeleri her zaman sevmişimdir. klişe sıradan olduğu ölçüde doğrudur, nesiller boyu süregelen yaşanmışlıkların bir
cümlede sunulmuş konsantresidir. her damlasında nice tecrübeler nice acılar ve pişmanlıklar barındırır aslında. işte bu yüzdendir klişelere olan sevgim. 

nereden de geldik buraya? ha bulantı diyorduk. bu sıradan bir bulantı değil. evet fiziksel açıdan karnımın içerisinde neler döndüğü konusu hiç iç açıcı değil elbette, nitekim ben de içini açmamayı tercih ediyorum. ancak söylemek gerekiyor ki bu fiziksel bulantı fiziksel olmayan bir sorunun sonucu. şöyle açıklık getirecek yahut teşhis koyacak olursak: kelime zehirlenmesi. 

soyutun gerçeğe etkisi ne de ilginçtir öyle değil mi? yediğin bir yiyecekten değil de yuttuğun kelimelerden dolayı hissedilen mide bulantısı... bazı kelimeler sürekli yersiz çıkışlar yaparlar, bazıları sadece çıkış yapmaya meğillidir, bazıları daha çıkmadığı halde ortalığı yıkıp dökmeye muktedirdir. kelimeler pek fenadırlar. o yüzdendir ki herkes söz ustası olamaz, herkes muhabbet ehli olamaz. kelimeler pek bir dikkafalı, pek bir inatçıdırlar. onların efendisi olmak her yiğidin harcı değildir, bir kere aralarına girdiysen kuvvetli ihtimal kölesi oluverirsin onların. yola kendine güvenerek çıkarsın, sözde kelimeler senin emrinin altındadırlar ama hakikat öyle midir? hiç farkına varmazsın da kaptırıverirsin kolunu. paralı askerlerine güvenen komutan gibi olursun, savaş alanına kadar senden iyisi yoktur derken bir bakmışsın ki sen askerleri değil onlar seni yönetiyor. üstüne üstelik karşı tarafla anlaşıp sana ihanet ediyorlar. machiavelli'nin dediği gibi barış zamanında sürekli senden çalar, kuyunu kazarlar; savaş zamanına gelince de sırtından vururlar. 

peki kelimelere hükmedemiyorsan nedir çözüm? evet, bir klişe daha geliyor: susmak. söz gümüşken altın olan susmak yahut atasözündeki şekliyle sükut. eğer kelimelere hakim olmak gözünde büyüyor, altından kalkamayacak gibi hissediyorsan yahut riske girmek istemiyorsan en güzel çözümdür susmak. azıcık aşım kaygusuz başım dersen, gözünü yükseklere dikmezsen en azından kayba uğramazsın, elindekileri yitirmezsin. çok ortayolcu geliyor kulağa ama büyük zararlardan korunmanın en güzel yolu budur. kelimelere hakim olmanın başlangıç adımıdır susmak. dışarı çıkmak isteyen kelimeler adresini bilmeden namludan fırlamış bir maganda mermisi gibi sağa sola yalpalaya yalpalaya, çarpa çarpa gider. en sonunda sana da çarpması muhtemel olan bu mermilerden korunmanın en güzel yoludur susmak. kelimeleri önce esir almayı bileceksin ki daha sonra kullanabilesin. otoritesiz düzen olmayacağı gibi köleler olmadan bir efendiden de söz edilemez. 

buraya kadar klişelerle geldik, sonucu da bir klişeyle bağlamadan olmaz. "her şeyin bir bedeli vardır." sustuktan sonra kayıpsız atlatacak değilsin elbette tüm sorunları. başta bahsettiğim kelime zehirlenmesi burada ortaya çıkıyor. ağzından çıkmasına engel olduğun o kelimeler yine maganda kurşunlar gibi içerinde dolaşıyor bu sefer. paramparça ediyor içini, miden ağzına geliyor. belki aklını yitirecek gibi oluyorsun beynin zonkluyor, belki ölmeyi ister gibi oluyorsun ağrılar saplanıyor ciğerlerine de izin vermiyorsun çıkmalarına. şu dakikadan sonra susmaktan ötesi çok daha zararlı, çok daha riskli. büyük kayıplar vermemek için yeri geldiğinde ricat edebilmektir susmak. nefsine ağır gelir, insanlar önünde küçük düşmekten korkarsın hele hele en kötüsü de kendine vereceğin acıyı göz önüne alamazsın. insanoğlu doğası gereği bencil olduğu için bu güçlüğün altına girmek istemez, ya birisiyle zararı paylaşıp kendine düşen payı düşürmek, ya tamamını birilerinin sırtına yüklemek ister. biraz da kendime güzelleme yapmak gerekirse, susmak cesaret sahiplerinin işidir. 

sonuç dedim ama pek sonlandırabilmiş değilim yazıyı. üstelik pek de uzun oldu ama bu konuda söylenecek pek çok şey var. konuşmada olduğu kadar olmasa da yazıda da kelimelere hakim olmak çok kolay bir iş değildir. her neyse... 

susmamın bedelini ödemeye devam edeyim ben.