17 Ocak 2016 Pazar

ne

dumanlar çöker gözlerimize sen silip atardın
bir masa yeterliydi çoğu ümitlerimizi ekmeye
ellerinde biriktirirdin gün ışıklarını suratımı boyardın
dönüşün yoktu sevdiğim, nice demli tütün kokardın
şehirler hapsolmuş eteklerinden yerli yersiz yıkıntılar
baharlar dururdu penceremden bir varoluşun yeter gelirdi
işte sevdiğim kirli sokak manzaralarında sürten serseriler
ve tuzlu terleriyle işçiler gelir bazen aklıma, esnaf lokantaları
hiçbir renge maruz kalmadan gelirdin ya aklıma zaten
tüm dertlere mahkum olmadan gelirdin
sen gelirdin de baharlar gelirdi tıpkı şarkılardaki gibi
martılar gülerdi ya da benim söylediğim vardı ya hani
hatırlar mısın ne güzeldir anlaması onların dilinden
ya da duvar diplerinde bekleşen kedilerin koşuşturması
yağmur yağıyor saçlarında gece tozları dans ediyor
anlaması güç bazen satır aralarında saklanan gerçekleri
tütün kokardın sevdiğim uzak bir güz gibi kokardın
yürürdün doldururdun içimi, sığınacak bir kayık arardım
fırtınalar, felaketler gibi değil sanırsın tüm tabiat gülüyor
sen gülüyorsun, sarılar gülüyor, bir ardıç kuşu gülüyor yavrularına
hayaletlerle dolu şehir bir çizgi roman olurdu çocuk ellerinde
ellerinden tutuyorum, yine aynısı işte: sen, sarılar, ardıç kuşları vesaire
istemezdim buralar böyle olduğuyla kalsın halbuki ankara bile gülerdi
sen bilmiyorsun sen ne denli, sen ne kalabalık aslında
tütün kokardın sevdiğim yeşermiş bir ağaç kokardın
ayırt etmesi imkansız olurdu bir hayalde yahut gerçekte yaşamayı
gözlerime dolardın sevdiğim, çocuk ellerin avuçlarımda
şimdilerde ne kuşlar gülüyor
ne ellerimde sarılar
ne...